İZMİR İŞ DÜNYASI 2026 BEKLENTİLERİNİ PAYLAŞTI

İzmir iş dünyası, 2025 yılını değerlendirerek 2026 yılından beklentilerini paylaştı. Zorlu bir yılı geride bıraktıklarını belirten iş dünyası temsilcileri, 2026 için beklentilerini çeşitli başlıklarda dile getirdi. İş dünyası temsilcileri yeni yılda uygulanan makroekonomik politikaların meyvelerini vermeye başlamasını ve reel ekonomik politikaların yatırımcı güvenini daha da sağlamlaştırmasını bekliyor.  2026'nın ilk yarısında küresel tedarik zincirlerinin toparlanması ve dış talebin artması ile birlikte ihracat bazlı büyümenin hız kazanmasını temenni eden iş dünyası temsilcileri ekonomideki iyileşmenin sürdürülebilir olması için hukukun üstünlüğü ilkesinin tavizsiz uygulanması ve öngörülebilir ekonomi politikalarının kalıcı hale gelmesinin şart olduğuna vurgu yaptılar.

 

BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Semiha Güneş:

“Beklentimiz ekonomik istikrarın kalıcı hale gelmesi”

2025 yılı, küresel ekonomik ve jeopolitik belirsizliklerin gölgesinde, iç piyasada enflasyonla mücadele çabalarının ön planda olduğu bir dönem oldu. Ekonomi yönetimi tarafından atılan adımlar, özellikle sıkılaşma politikaları, kısa vadede piyasalardaki oynaklığı bir ölçüde dizginlese de volatilite devam etti. Finansmana erişimde yaşanan daralma, kurumsal hafızaya sahip köklü firmalarımızı dahi zorladı ve marjinal faydanın düşmesine neden oldu. Kent ekonomimiz için hayati önem taşıyan ihracat cephesinde, başta Avrupa pazarlarındaki daralma olmak üzere küresel talepteki düşüş, döviz baskısının yarattığı zorluklarla birleşti. Ancak, İzmir iş dünyası olarak esnek yapımız, yenilikçi gücümüz ve güçlü lojistik imkânlarımız sayesinde zorlu koşullara rağmen üretim ve istihdamı sürdürme gayretinde olduk. BASİFED olarak 2026'dan en büyük beklentimiz, ekonomik istikrarın kalıcı hale gelmesi ve sanayicinin öngörülebilir bir ekonomi politikası zemininde yatırım kararları alabilmesidir. Enflasyonun tek haneli seviyelere inmesi ve politika faizindeki seyrin rasyonel bir dengeye oturması, yatırım ve üretim için kilit rol oynayacaktır. Gelecek dönemde, küresel ticarette hız kazanan sürdürülebilirlik ve yapay zekâ odaklı inovatif yaklaşımların iş dünyamız tarafından daha fazla benimsenmesi gerekiyor. İzmir'in stratejik lojistik konumu ve girişimci kültürü, bu değişen-gelişen trendlere uyum sağlamamız için önemli bir potansiyel sunuyor. Ayrıca, ülkenin yapısal sorunlarının çözümü adına hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının tam anlamıyla tesis edilmesi, yabancı sermayenin Türkiye'ye olan ilgisini artıracak en önemli unsur olacaktır.

 

İZSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Münir Sirhan Özen:

“Sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşümde güçlü işbirlikleri kurmalıyız”

2025 yılı, küresel ekonomideki volatilite ve iç dinamiklerdeki sıkışmaların hissedildiği bir yıl oldu. Yıl genelinde uygulanan Ortodoks ekonomi yöntemleri, özellikle faiz artırımı süreci, sıkı para politikası sayesinde ekonomideki dengelenme çabaları önemliydi; ancak bu durum liradaki değer kazanımı ve artan enflasyonist ortamla birlikte reel sektörü zorladı. Yüksek finansman maliyetleri ve kredi erişimindeki zorluklar, firmalarımızın fırsat maliyetini yükselterek yatırım iştahını baskıladı. İzmir olarak, güçlü ihracat kapasitemiz ve lojistik imkânlarımız sayesinde ayakta kalmaya çalıştık, ancak döviz baskısı ve navlun maliyetlerindeki yükseliş, özellikle KOBİ'lerin rekabet gücünü olumsuz etkiledi. Finansal istikrarın sağlanması yönündeki adımlar önemli olsa da, bu süreçte sanayicinin üzerindeki maliyet yükü ve öngörülebilirlik eksikliği, 2025'in en kritik zorlukları olarak kayda geçti.

Yeni yıldan temel beklentimiz, uygulanan makro ekonomik politikaların meyvelerini vermeye başlaması ve reel ekonomik politikaların yatırımcı güvenini daha da sağlamlaştırmasıdır. 2026'nın ilk yarısında küresel tedarik zincirlerinin toparlanması ve dış talebin artması ile birlikte ihracat bazlı büyümenin hız kazanmasını umuyoruz. İzmir olarak, yüksek katma değerli üretime geçişi hızlandırmak, özellikle yüksek teknoloji içeren ürünlerin gayri safi milli hasıla içindeki payını artırmak için çalışmalıyız. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm gibi değişen-gelişen trendlere uyum konusunda yerel yönetimler ve iş dünyası olarak güçlü iş birlikleri kurarak kentimizin rekabet avantajını korumayı hedefliyoruz.

 

İZİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Özden Erten:

“Kadın emeği ve liderliğinin görünür olduğu bir yıl olsun”

2025 yılının ekonomik dalgalanmaların ve yüksek enflasyonun toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini, özellikle KOBİ ölçeğindeki kurumlarımızın işletme sermayesi, maliyet baskısı ve kadın istihdamını koruma başlıklarında çok ağır sınavlardan geçtiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda 2025, kadın girişimcilerin kriz yönetimindeki esnekliği ve dayanıklılığıyla “kapanmak” yerine dönüşmeyi seçtiği; iş modellerini çeşitlendirerek yeni pazarlara, dijitalleşmeye ve sürdürülebilir üretim pratiklerine daha hızlı adapte olduğu bir yıl oldu. İZİKAD çatısı altında; girişimcilik, dijital dönüşüm, sürdürülebilir kalkınma, iş birlikleri ve ulusal/uluslararası ağlarla yürüttüğümüz çalışmalarla bir kez daha gördük ki kadının ekonomideki varlığı sadece bir zenginlik değil, kriz dönemlerinde stratejik bir zorunluluktur.

2026’ya girerken en temel beklentimiz; kadın girişimciler için pozitif ayrımcılık içeren, somut, ölçülebilir ve erişilebilir finansal destek paketlerinin hızla devreye alınması; kadın istihdamını koruyan ve büyüten işletmelere de etkin teşvik mekanizmalarının güçlendirilmesidir. Kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer aldığı, yönetim kurullarında eşit temsilin kurumsallaştığı bir iş dünyası hedefimiz için yeni yılda daha gür bir sesle çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki ekonomik toparlanma sürecinde kadınların iş gücüne katılımını artırmak, yalnızca bir sosyal adalet meselesi değil; büyümeyi hızlandıran güçlü bir çarpan etkisidir. Temennimiz 2026’nın, sadece göstergelerin düzeldiği değil; fırsat eşitliğinin kalıcı biçimde yerleştiği, kadın emeğinin ve liderliğinin görünür olduğu bir yıl olmasıdır

 

Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Şahika Aşkıner:

“Küresel ticaretten aldığımız payı artıralım”

2025 yılı, ihracat odaklı çalışan kadın patronlar için küresel pazarlardaki daralma ve içerideki maliyet artışları nedeniyle “çifte pres” altında geçti. Özellikle Avrupa pazarındaki yavaşlama ve döviz kurlarının enflasyonun gerisinde kalması, rekabet gücümüzü zayıflattı ve kârlılık oranlarımızı minimize etti. EGİKAD olarak bu süreçte, üyelerimizi alternatif pazarlara yönlendirmek ve e-ihracat yetkinliklerini artırmak adına yoğun bir mesai harcadık. Bu kapsamda Kosta Rika’ya da bir ziyaret gerçekleştirdik. Gördük ki, kadın işverenler risk almaktan çekinmiyor; ancak 2025’in belirsizlik ortamı, uzun vadeli stratejik planlar yapmamızı engelledi ve bizleri daha çok günü kurtarmaya odakladı. Yeni yıldan beklentimiz, ihracatçının üzerindeki maliyet yükünü hafifletecek ve rekabetçiliğimizi yeniden kazandıracak akılcı kur politikaları ile desteklenmiş bir ekonomik istikrar ortamıdır. 2026 yılında, Türk iş kadınının ürün ve hizmet kalitesini dünyaya daha rahat pazarlayabileceği, vize engellerinin aşıldığı ve lojistik maliyetlerinin normalleştiği bir ticaret iklimi bekliyoruz. Bizler, dijitalleşmeyi ve yeşil dönüşümü odağına alan kadın girişimciler olarak, küresel ticaretten aldığımız payı artırmaya ve İzmir’in girişimci ruhunu dünyaya taşımaya 2026’da da kararlılıkla devam edeceğiz.

 

EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt:

“Ege Bölgesi için stratejik master planları hayata geçirilmeli”

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) olarak 2025 yılını, bölge illerinin ekonomik entegrasyonunun ve dayanışmasının her zamankinden daha hayati olduğu bir dönem olarak geride bırakıyoruz. Makroekonomik dengesizliklerin yerel ekonomilerde yarattığı tahribatı, Ege’nin güçlü turizm, tarım ve sanayi çeşitliliği ile dengelemeye çalıştık. Ancak, merkezi bütçeden Ege Bölgesi’ne ayrılan payın, bölgenin ülke ekonomisine sağladığı katma değerle orantılı olmaması 2025’te de en büyük eleştiri konumuz oldu. Düzenlediğimiz ortak akıl toplantılarında gördük ki, İzmir ve çevre illeri, küresel krizlere karşı dirençli bir yapıya sahip olsa da altyapı ve lojistik yatırımlarının yavaşlaması potansiyelimizi tam olarak kullanmamızı engelledi.

2026 yılından beklentimiz, "planlı kalkınma" modelinin yeniden önceliklendirilmesi ve Ege Bölgesi’nin bir bütün olarak ele alındığı stratejik master planların hayata geçirilmesidir. İzmir’in teknoloji ve inovasyon üssü olma vizyonunun, Manisa, Aydın ve Denizli gibi sanayi ve tarım kentleriyle entegre edilerek, bölgenin bir "Marmara alternatifi" değil, kendi başına bir küresel çekim merkezi olmasını hedefliyoruz. 2026’da ekonomik istikrarın sağlanmasıyla birlikte, yabancı doğrudan yatırımların bölgemize çekilmesi ve Ege’nin ihracat kilogram değerinin artırılması için vakıf olarak yerel yönetimler, üniversiteler ve STK’larla iş birliği içinde çalışmaya devam edeceğiz.

 

KESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Işıkl:

“Öngörülebilir ekonomi politikası ve güçlü hukuk devleti”

2025 yılı, sanayiciler için ağır bir maliyet baskısının hissedildiği, finansmana erişimin giderek zorlaştığı ve öngörülebilirliğin azaldığı bir yıl oldu. Kemalpaşa Sanayi Bölgesi'ndeki firmalarımız, özellikle ham madde ve enerji maliyetlerindeki artış, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalar ve döviz kurunun uzun süre baskılanmasının yarattığı rekabet dezavantajı nedeniyle zorlu bir süreçten geçti. Kapasite kullanım oranlarındaki düşüş, sanayideki alarm zillerinin çaldığını gösterdi. Başkan Işıklı olarak daha önce de vurguladığım gibi, sanayicinin cesaretle yatırım yapabilmesi için yalnızca ekonomik istikrar değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ve adaletin tesis edilmesi de temel beklentilerimizdendir. 2025'te bu beklentiler konusunda yeterli ilerlemenin sağlanamaması, yatırım ortamını ciddi şekilde etkilemiştir. 2026'da öncelikli olarak reel ekonomik politikaların getireceği kalıcı istikrarı bekliyoruz. Finansman maliyetlerinin rasyonel seviyelere çekilmesi ve bankacılık sektörünün kredi kanallarını tekrar açması, üretim çarklarının dönmesi için hayati öneme sahiptir. Sanayinin üzerindeki maliyet baskısının hafifletilmesi, ihracatçıların rekabet gücünü yeniden kazanması ve dövizin yukarı yönlü seyri ile liradaki değer kaybının dengelenmesi, 2026'nın ilk yarısındaki kritik beklentilerimiz arasındadır. Kemalpaşa sanayisi olarak, sürdürülebilirlik ve inovatif üretime odaklanarak katma değeri yüksek ürünlerle küresel pazardaki payımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için, yatırım ortamının temel direkleri olan öngörülebilir ekonomi politikalarının ve güçlü bir hukuk devleti anlayışının kararlılıkla sürdürülmesi elzemdir.

 

Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun

“İhracat pazarlarında toparlanma bekliyoruz”

Otomotiv sektörü açısından 2025 yılı, finansmana erişim zorluklarının satış rakamlarını doğrudan baskıladığı, ancak servis ve bakım kanadının hiç olmadığı kadar hareketlendiği iki yönlü bir yıl olarak kayıtlara geçti. Yıl genelinde taşıt kredilerindeki yüksek faiz oranları ve vade kısıtlamaları, binek otomobil pazarında beklenen daralmayı beraberinde getirdi; tüketiciler araç yenilemek yerine mevcut araçlarının bakımına yöneldi. Bu durum, özellikle OEM tedarikçileri ve aftermarket pazarında çalışan üyelerimiz için iç piyasada bir can suyu oldu. Ancak sanayicimiz açısından bakıldığında, Avrupa pazarındaki durgunluk ve elektrikli araç dönüşümünün getirdiği yeni standartlara uyum süreci, işletme sermayesi ihtiyacını artırdı. Küresel markaların Türkiye’deki üretim stratejilerini gözden geçirdiği bu yılda, İzmirli otomotivciler olarak tedarik zincirindeki güvenilir liman olma özelliğimizi korumayı başardık.

Sektörümüzün 2026 ajandasında, elektrikli araç ekosistemine entegrasyon ve ihracat pazarlarındaki toparlanma ilk sırada yer alıyor. Faiz indirim döngüsünün başlamasıyla birlikte ertelenen araç talebinin 2026’nın ikinci çeyreğinden itibaren piyasaya geri dönmesini bekliyoruz. Özellikle Çinli üreticilerin Türkiye’ye yönelik yatırım ilgisinin somut iş birliklerine dönüşmesi, yan sanayimiz için yeni kapılar aralayabilir. EGOD olarak beklentimiz, yerli üreticinin küresel rekabette elini güçlendirecek teknoloji odaklı teşviklerin devreye alınmasıdır. Yeşil dönüşüm ve karbon ayak izi takibi artık bir tercih değil, Avrupa’ya parça satabilmenin ön koşulu haline gelmiştir; bu nedenle 2026, otomotiv yan sanayimizin teknolojik altyapısını yenilediği bir dönüşüm yılı olacaktır.

 

EGSD Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Akçakaya:

“Kaybettiğimiz pazarları 2026 da yeniden kazanabiliriz”

2025 yılı, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü için son yılların en ağır maliyet baskılarının yaşandığı bir dönem oldu. Yüksek enflasyonun etkisiyle işçilik ve işletme genel gider maliyetleri çok hızlı artarken, döviz kurlarının neredeyse yerinde sayması ihracatta fiyat tutturmayı imkânsız hale getirdi. Yıl boyunca Avrupalı alıcıların üretim rotasını Kuzey Afrika ve Uzak Doğu’ya kaydırması, siparişlerde ciddi düşüşlere neden oldu ve birçok firmamız kapasite küçültmek zorunda kaldı. Türkiye nin en önemli İstihdam yükünü omuzlayan sektörümüz, kur baskısı altında giderek erirken; finansman maliyetlerindeki artış işletmelerimizin günlük operasyonlarını bile zorlayacak seviyelere ulaştı. 2025 yılı, kârlılığın değil, adeta ayakta kalma mücadelesinin belirleyici olduğu bir yıl oldu; pek çok firma için çarkların dönmesi bile başarı sayıldı.

Yeni yıldan en acil beklentimiz, ihracatçıya nefes aldıracak bir kur politikası ya da doğrudan, hızlı ve etkili bir destek mekanizmasının hayata geçirilmesidir. Aksi durumda istihdam kayıplarının kaçınılmaz olacağını açıkça görüyoruz. 2026’da sektörümüzün çıkış yolu, ucuz ürün rekabetinden uzaklaşıp Tasarım, Üretim de Markalaşma ve Teknik Tekstil gibi katma değerli alanlara odaklanmaktan geçiyor. Bununla birlikte, dijital dönüşümün artık ertelenemez bir gereklilik haline geldiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Üretim planlamadan tedarik zinciri yönetimine, müşteri ilişkilerinden sürdürülebilirlik raporlamasına kadar her alanda dijitalleşen yapılar, rekabet gücünün gerçek belirleyicisi olacak. Otomasyon, veri analitiği, yapay zekâ destekli süreçler ve dijital izlenebilirlik uygulamalarını benimsemeyen firmaların ayakta kalması giderek zorlaşacak. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamında yürürlüğe alacağı düzenlemelerin etkisini 2026 itibarıyla çok daha sert hissedeceğiz. Bu nedenle sürdürülebilirlik yatırımları için uygun maliyetli ve uzun vadeli yeşil finansman kaynaklarına erişim artık ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiş durumda.

Maliyet dengesinin sağlanması ve küresel talepte beklenen toparlanmanın başlaması halinde, Türk moda endüstrisinin esnek üretim kabiliyeti ve hızlı tedarik gücüyle kaybettiğimiz pazarları 2026’nın ikinci yarısından itibaren yeniden kazanabileceğine inanıyorum.

 

 

BAYOSB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Telseren:

“Yatırım ortamının yeniden canlanmasını istiyoruz”

 

Sanayi üretimi açısından 2025, sıkı para politikasının reel sektör üzerindeki soğutucu etkisinin net hissedildiği bir yıl oldu. Fabrika yatırımları, yüksek faiz oranları nedeniyle bir miktar hız keserken, sanayicimiz elindeki kaynağı yeni yatırımdan ziyade mevcudu korumaya ve verimliliği artırmaya harcadı. Ancak Bağyurdu OSB özelinde baktığımızda, özellikle yenilenebilir enerji ve makine imalatı alanında yabancı sermayeli firmaların ilgisinin devam ettiğini gördük. Lojistik avantajlarımız ve tamamlanan altyapımız sayesinde, küresel tedarik zincirindeki değişimden pay almak isteyen Uzak Doğulu firmalar için cazibe merkezi olma konumumuzu koruduk.

2026 yılından temel beklentimiz, makroekonomik istikrarın sağlanmasıyla birlikte yatırım ortamının yeniden canlanmasıdır. Enflasyonun kontrol altına alınması ve faizlerin yatırım yapılabilir seviyelere inmesi, bekleyen projelerin raflardan inmesini sağlayacaktır. Önümüzdeki yıl, Manisa-İzmir aksındaki sanayi havzasının, özellikle elektrikli araç yan sanayi ve temiz enerji ekipmanları üretiminde bir üs haline gelmesini öngörüyoruz. Bölge olarak 2026 hedeflerimizde, sanayicimizin en büyük sorunu haline gelen “mavi yakalı” nitelikli personel ihtiyacını çözecek mesleki eğitim iş birlikleri ve dijitalleşme hamleleri yer alıyor. Hukuki ve ekonomik öngörülebilirlik sağlandığı takdirde, 2026 yılı bölgemiz için yeni fabrika bacalarının tüttüğü bir atılım yılı olacaktır.

 

TÜGİAD Ege Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Engin Korkmaz:

“Uygun finansman modellerinin hayata geçirilmesini istiyoruz”

Genç iş dünyası adına 2025 yılı, parlak fikirlerin yüksek finansman maliyetleri duvarına çarptığı zorlu bir dönem oldu. Özellikle startup ekosistemi ve teknoloji odaklı girişimler, uygulanan sıkı para politikaları ve daralan risk sermayesi fonları nedeniyle ölçeklenmekte güçlük çekti. Yıl boyunca enflasyonla mücadele kapsamında atılan adımları desteklemekle birlikte, bu sürecin genç sanayicilerin yatırım iştahını frenlediğini ve ne yazık ki bazı nitelikli beyinlerin yurt dışı arayışlarını hızlandırdığını gözlemledik. Bizler TÜGİAD Ege olarak bu süreçte, krizi fırsata çevirmek adına dış pazarlara açılmayı ve geleneksel ticaret yapan üyelerimizin dijital dönüşümünü hızlandırmayı önceliklendirdik. 2025, kârlılıktan ziyade, iş modellerinin sürdürülebilirliğinin sorgulandığı öğretici bir yıl olarak hafızalarımızda yer etti.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk çeyreğini tamamlarken, 2026’dan en büyük beklentimiz gençliğin enerjisini üretime dönüştürecek uygun finansman modellerinin hayata geçirilmesidir. Faiz indirimlerinin başlamasıyla birlikte oluşacak pozitif havanın, sadece tüketime değil, doğrudan Ar-Ge ve inovasyona dayalı yatırımlara kanalize edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Küresel trendlerin yapay zeka ve yeşil enerji ekseninde şekillendiği bu dönemde, Türkiye’nin genç nüfus avantajını kaybetmemesi için 2026’nın bir “teknolojik atılım yılı” olmasını umut ediyoruz. Genç iş insanları olarak, öngörülebilir bir ekonomik iklim sağlandığında, ülkemizi küresel ligde üst sıralara taşıyacak projeleri hayata geçirmeye hazırız.

 

GGYD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İlker Şeker:

“2026 geleceği inşa edenlerin yılı olsun”

Genç Girişim ve Yönetişim Derneği İzmir Şubesi olarak 2025 yılını, şirketlerin kurumsal dayanıklılıklarının test edildiği bir “turnusol yılı” olarak görüyoruz. Ekonomik dalgalanmalar ve finansmana erişim zorlukları, özellikle kurumsallaşma sürecini tamamlayamamış, patron odaklı yönetilen aile şirketlerini derinden sarstı. Yıl boyunca üyelerimize, krizden çıkışın reçetesinin sadece finansal kaynak bulmakta değil, doğru yönetim ilkelerinde, şeffaflıkta ve liyakatte olduğunu vurguladık. Piyasada yaşanan nakit sıkışıklığı ve ticaretin yavaşlaması, bizlere verimliliğin ve "iyi yönetişim" ilkelerinin bir tercih değil, hayatta kalma şartı olduğunu acı bir tecrübeyle öğretti.

2026 yılında, belirsizlik bulutlarının dağıldığı ve iş dünyasının yeniden uzun vadeli vizyon projelerine odaklanabildiği bir atmosfer bekliyoruz.  GGYD olarak yeni yılda, şirketlerimizde kuşak geçişlerinin sağlıklı yapıldığı, sürdürülebilirliğin sadece çevresel değil yönetimsel anlamda da içselleştirildiği bir iş kültürü oluşturmayı hedefliyoruz. 2026’nın, günü kurtaran değil, geleceği inşa eden liyakatli kadroların yılı olmasını diliyoruz.

IPUD Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Turgut Kayhan:

“Doğru destek politikaları ve zamanında ödeme bekliyoruz”

2025 yılı, tekstil ve hazır giyim sanayisindeki ağır maliyet baskılarıyla birlikte pamuk üretiminde de alarm zillerinin çaldığı bir yıl oldu. Kuraklık, artan girdi maliyetleri ve baskılanmış döviz kuru nedeniyle Ege’de pamuk ekim alanları hızla daralırken, üreticinin pamuktan uzaklaşması sanayi için de ciddi bir risk oluşturuyor. Pamuk, hazır giyimin ana hammaddesi ve bu zincirin kopması hem istihdamı hem ihracatı doğrudan etkiler. Türkiye’nin pamukta rekabet gücünü koruyabilmesi için modern sulama yatırımlarının hızlandırılması, üretimde kalite ve verimliliği artıracak İyi Pamuk (Better Cotton) uygulamalarının yaygınlaştırılması artık bir tercih değil zorunluluktur. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın etkilerinin daha sert hissedileceği bu dönemde, sürdürülebilir ve izlenebilir pamuk üretimi desteklenmezse, hem üretici hem sanayici açısından kayıplar derinleşir. Doğru destek mekanizmaları ve zamanında ödemelerle, pamukta kalite odaklı bir dönüşüm sağlanırsa Türkiye bu zorlu süreci avantaja çevirebilir.

 

BPW İzmir Yönetim Kurulu Başkanı Hayriye Şendinç:

“Kadının statüsünü güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz”

2025 yılını profesyonel kadınlar açısından “cam tavanların” kalınlaştığı bir yıl olarak geride bırakıyoruz. Ekonomik zorluklar, ne yazık ki iş dünyasında ilk tasarruf tedbiri olarak eğitim ve gelişim bütçelerinin kısılmasına, hatta kadın istihdamında duraksamalara yol açtı. Yıl boyunca, hem iş hayatındaki varlığını sürdürmeye çalışan hem de artan yaşam maliyetleri karşısında hane ekonomisini yöneten kadınların “tükenmişlik” riskiyle karşı karşıya kaldığını gözlemledik. Buna rağmen, İzmirli iş kadınları olarak küresel kız kardeşlik ağımızın verdiği güçle, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda projeler üretmeye ve birbirimize omuz vermeye devam ettik. 2026 yılından en büyük dileğimiz, “Eşit İşe Eşit Ücret” ilkesinin sözde kalmayıp hayata geçtiği, cinsiyet uçurumunun kapandığı bir çalışma hayatıdır. Ekonomik toparlanma sürecinde kadınların sadece çalışan olarak değil, lider ve karar verici olarak masada yer alması gerektiğine inanıyoruz. Yeni yılda, şirketlerin yönetim kurullarında kadın kotasının artırılmasını ve kadına yönelik her türlü şiddet ve tacizin son bulduğu güvenli bir toplum yapısının tesis edilmesini talep ediyoruz. BPW İzmir olarak 2026’da da, kadının statüsünü güçlendirmek için savunuculuk yapmaya ve ilham vermeye devam edeceğiz. “ Güçlü kadın güçlü gelecektir “ diyoruz

ÇEŞMÜD Yönetim Kurulu Başkanı Süha Deviren:

“Faizlerin ulaşılabilir seviyelere inmesini bekliyoruz”

Çeşme ve yarımada inşaat sektörü olarak 2025 yılını, TÜİK İnşaat Maliyet Endeksi’ndeki yıllık artışın konut fiyatlarına zorunlu olarak yansıdığı, ancak krediye erişimdeki kısıtlamalar nedeniyle alım gücünün bu artışı karşılamakta zorlandığı bir durgunluk yılı olarak tamamlıyoruz. Özellikle çimento, demir ve işçilik kalemlerindeki fahiş artışlar, müteahhitlerimizin sermaye yapısını zorlarken, Çeşme’nin kısıtlı arsa stoku ve turizm sezonu nedeniyle uygulanan inşaat yasakları, proje üretim süreçlerimizi daha da sıkıştırmıştır. Yabancıya konut satışında getirilen yeni düzenlemeler ve yüksek faiz oranları, "ikinci konut" piyasası olan ilçemizde satış hızını yavaşlatmıştır. Ancak tüm bu olumsuz tabloya rağmen, Çeşme’nin marka değerinin korunması adına nitelikli ve çevreye duyarlı projeler üretmekten vazgeçmedik, 2025’i daha çok mevcut projeleri tamamlama ve stok eritme yılı olarak değerlendirdik. 2026 yılından sektör adına en büyük beklentimiz, konut kredisi faizlerinin ulaşılabilir seviyelere inmesi ve "ilk evim" benzeri kampanyaların ikinci konut veya yazlık bölgeleri de kapsayacak şekilde, belki de kentsel dönüşüm odaklı olarak genişletilmesidir. İnşaat malzemesi fiyatlarında istikrar sağlanması ve öngörülebilir bir maliyet tablosu oluşması durumunda, Çeşmeli müteahhitler olarak turizm sezonunu da destekleyen, modern ve sürdürülebilir yaşam alanları inşa etmeye 2026’da hız vereceğiz.

EGEKOBİDER Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Bilek:

“KOBİ’lerin vergi yükleri hafifletilmeli”

Ege Bölgesi’ndeki küçük ve orta ölçekli işletmeler adına değerlendirmek gerekirse, 2025 yılı KOBİ’ler için tam anlamıyla bir “dayanıklılık testi” niteliğinde geçmiştir. Banka kredi kanallarının daralması ve ticari kredi faizlerinin sürdürülebilir olmaktan çıkması, işletmelerin nakit akışını yönetmesini son derece güçleştirmiştir. Yıl boyunca piyasada vadelerin belirgin şekilde kısaldığı, birçok sektörde peşin ödeme koşullarının baskın hale geldiği görülmüştür. Bu durum, sermaye yapısı güçlü olmayan KOBİ’lerin yatırım yapma kapasitesini azaltmış, işletmelerin odağını kârlılıktan çok operasyonlarını devam ettirmeye yöneltmiştir. Büyük ölçekli firmaların pazardaki ağırlığı ve fiyatlama gücü, enflasyonist baskı ile birleştiğinde KOBİ’lerin rekabet alanını daraltmış; üretim, stok yönetimi ve maliyet kontrolü gibi temel süreçlerde ciddi zorluklar yaşanmasına neden olmuştur. 2026 yılına yönelik beklentilerimiz ise oldukça nettir: KOBİ’lerin sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için piyasaya acil bir “can suyu” verilmesi, ticari kredi faizlerinin makul seviyelere çekilmesi ve finansmana erişimin kolaylaştırılması gerekmektedir. Ekonominin belkemiği olan KOBİ’lerin üretim ve istihdam gücünü koruyabilmesi için vergi yükünün hafifletilmesi ve istihdam üzerindeki SGK prim desteklerinin artırılması kritik önem taşımaktadır. Finansmana erişimin iyileştirildiği, adil ve rekabetçi bir piyasa yapısının desteklendiği bir ortamda, Ege Bölgesi’nin girişimci KOBİ’leri 2026 yılında yeniden üretimin, ihracatın ve istihdamın güçlü lokomotifi olmaya hazırdır.

 

İzmir YMMO Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Zengin:

“2026’da vergi sadeleşmesi şart”

2025’in vergi ve denetim gündeminde öne çıkan en belirgin başlık, uzun süredir aralıklı ilerleyen vergi denetimlerinin güçlü bir ivmeyle yeniden yapılandırılması oldu. Vergi Denetim Kurulu ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kayıt dışılıkla mücadelede yapay zekâ destekli risk analizlerine ve hedefli gözetim/uyum programlarına ağırlık verdi. 2025’te kamuoyuna duyurulan Beyanname Gözetim Programı ile riskli kümelerde yer alan mükelleflere inceleme, izaha davet ve benzeri farklı aksiyonların daha sistematik şekilde yöneltildiğini ifade etti.  Sahte belgeyle mücadelede “kuruluş aşamasına odaklanan ve cari verilerle anlık risk ölçümü yapan” KURGAN yaklaşımı, vergiye gönüllü uyumu artırma hedefi açısından yeni bir döneme işaret etti. 2026 yılında da Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan kayıt dışılıkla mücadelede aynı kararlılıkla devam edilmesini bekliyoruz.  Vergi mevzuatının sadeleştirilmesini ve tabana yayılan, daha adil bir vergi sisteminin kurgulanmasını temenni ediyoruz. Dolaylı vergilerin payının azaltılarak kazanca dayalı ve kayıtlı ekonomiyi teşvik eden bir yapının güçlendirilmesi çok önemli. Yeminli Mali Müşavirlik mesleğinin dijitalleşen denetim süreçlerine uyumunun desteklenmesi ve mesleki yetkilerin geliştirilmesiyle ekonomideki güven unsuru da pekişecektir.

Kınık OSB Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Ekmekçioğlu:

“Tarıma dayalı OSB’lere özel destekler bekliyoruz”

Kınık Organize Sanayi Bölgesi olarak 2025 yılını, yatırımcı ilgisinin devam ettiği ancak inşaat ve enerji maliyetlerinin sanayicimizi zorladığı bir yıl olarak değerlendiriyoruz. Özellikle gıda ve tarım makineleri sektöründe yoğunlaşan bölgemiz, tarımsal üretimin stratejik öneminin anlaşılmasıyla birlikte 2025’te de cazibesini korudu. Ancak sanayi parsellerindeki doluluk oranımız artarken, yatırımcılarımızın finansman maliyetleri ve bürokratik süreçler nedeniyle fabrika inşaatlarını tamamlamakta zorlandıklarını gözlemledik. İstanbul-İzmir otoyoluna yakınlığımız ve Kuzey Ege Limanı’na olan lojistik avantajımız sayesinde, 2025’in durgun piyasasına rağmen bölgemizdeki üretim çarkları durmadı, aksine kapasite artışına giden firmalarımız oldu.

2026 yılından beklentimiz, özellikle tarıma dayalı ihtisas sanayi bölgelerine yönelik özel enerji teşviklerinin ve yatırım desteklerinin devreye alınmasıdır. Kınık OSB olarak yeni yılda, yenilenebilir enerji yatırımlarına ağırlık vererek sanayicimizin en büyük gider kalemi olan enerji maliyetlerini düşürmeyi hedefliyoruz. Bölgesel kalkınma hamlesi kapsamında, nitelikli ara eleman sorununu çözecek mesleki eğitim projelerinin 2026’da meyvelerini vermesini bekliyoruz. Tam doluluk oranına yaklaştığımız şu günlerde, 2026’nın Kınık için sadece bir sanayi bölgesi değil, entegre üretim ve ihracat merkezi olarak anılacağı bir atılım yılı olacağına inancımız tamdır.

 

KalDer İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Ünlü:

“Yapısal reformlarla desteklenen kalite seferberliği başlatılmalı”

Mükemmellik kültürünü yaygınlaştırmaya çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak 2025 yılını, işletmelerin kalite standartlarından ödün vermeden hayatta kalma reflekslerini test ettiği kritik bir yıl olarak geride bırakıyoruz. TÜİK verilerine göre sanayi üretim endeksinin yılın belli dönemlerinde ivme kaybetmesi ve İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) açıkladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu raporunda finansman giderlerinin faaliyet kârına oranının yüzde 50 bandını zorlaması, verimliliğin ne denli hayati olduğunu kanıtlamıştır. KalDer olarak bu süreçte, TCMB’nin Enflasyon Raporlarında vurgulanan sıkı para politikasının reel sektör üzerindeki baskısını hafifletmenin yolunun, "Yalın Üretim" ve "EFQM Modeli" gibi israfı önleyen yönetim sistemlerinden geçtiğini her platformda dile getirdik. 2025, ciroyu artırmanın değil, maliyetleri yöneterek kârlılığı korumanın esas olduğu, insan kaynağına yapılan yatırımın bilançolara "gider" değil "değer" olarak yansıdığı bir farkındalık yılı oldu. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, 2026 yılından temel beklentimiz, OECD’nin küresel büyüme tahminlerinde işaret ettiği toparlanmanın ülkemiz ekonomisine de yansıması ve yapısal reformlarla desteklenen bir "verimlilik hareketinin" başlatılmasıdır.