İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin altıncı gününde konuşan iktisatçı, planlama uzmanı ve siyasetçi Murat Karayalçın yeni bir öneri sundu. Proje süreçlerine halkın muhafız olarak katılmasının ve sahip çıkmasının gerekliliğine vurgu yapan Karayalçın, “Eğer proje sahiplenebiliyorsa o proje hızla tamamlanabilmektedir Proje muhafızları o projenin bir an önce gerçekleşmesini isteyen halktır” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin altıncı gününde geçmiş yıllarda devlet bakanlığı, dışişleri bakanlığı, başbakan yardımcılığı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevlerini yürütmüş, halen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Dış Siyaset Danışma Kurulu Üyesi olarak görev yapan Murat Karayalçın da konuştu. İktisatçı, planlama uzmanı ve siyasetçi Karayalçın, “Proje Sahipliliği” başlığı altında açıklamalarda bulundu.
“Kamunun her projesi topluma hizmet amacını taşımaktadır”
Konuşmasına başlarken, “Sizlere devletin ve kamu tüzel kişiliklerinin ve belediyelerimizin sabit toplumsal tabanlı projeleri için yeni bir proje modeli önerisini sunmak istiyorum” diyen Karayalçın, “Devlet ve belediye ikisine birden ‘kamu’ diyorum. Sabit toplumsal tabanlı projelerini o projelerin hedef kitlesiyle yani proje halkıyla ortaklaşa tasarlamalı, ortaklaşa uygulamalıdır. Bunun için hedef kitle olan proje halkı örgütlenmeli nasıl olursa olsun örgütlenmeli, tercihen kooperatifler biçimiyle örgütlenmeli ve kamuyla örgütlü diyaloğa girmelidir. Diyalog kamunun ve proje halkının örgüt temsilcilerinin, belediye ya da bakanlığın temsilcilerinin içinde eşit sayıda yer alacağı proje karar kurullarında yapılmalıdır. Örgütlü diyalog müzakere ve karar alma şeklinde olacaktır. Müzakere yapılacak. Sonra da ona dayalı olarak ortak karar alınacak. Eşit düzeyde. Kamu daha fazla değil. Kamunun ve halkın temsilcileri mutabakat içinde, eşit olarak karar alacaktır. Bu bir kamu- halk iş birliği modelidir. Kamunun ve halkın iş birliği o projenin süresiyle sınırlı olabilir. Yalnızca o projenin tasarımlanmasında ve uygulanmasında kamu ile halk iş birliği yapabilirler. Bu model her projenin sahibi olması gereken teknik, iktisadi yapılabilirliğin yanı sıra bir de toplumsal yapılabilirlik, toplumsal meşruiyet kazandıracaktır. Projelerin toplumsal meşruiyetini önemsemek durumundayız. Proje hızlı bir biçimde tamamlanabilecektir. Projelerin hızla tamamlanamaması yalnızca tahsis edilen ödeneklerin yetersizliğinden kaynaklanmamaktadır. Eğer proje sahiplenebiliyorsa o proje hızla tamamlanabilmektedir. Projenin kazanımlarını bir an önce sağlamak amacıyla proje halkı projeyi sahiplenecek o projenin muhafızı olacak. Proje muhafızları şekline dönüşecek ve büyük proje enerjisi yaratacak. Proje muhafızlarına ihtiyacımız var. Proje muhafızları belediyelerin ya da bakanlıkların teknisyenleri değildir. Proje muhafızları o projenin bir an önce gerçekleşmesini isteyen halktır. Halkın proje muhafızı haline getirilmesi gerekmektedir” açıklamasında bulundu.
“Demokrasi her yerde olmalı”
Bu modelin bir başka kazanımının da yaratacağı demokrasi olacağını söyleyen Karayalçın, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kamunun ve halkın bir proje uygulaması alanıyla sınırlı olsa bile birlikte düşünmeleri, tasarlamaları, müzakere etmeleri, uygulamaya geçmeleri yeni bir demokrasi anlayışını da beraberinde getirecektir. Aslında bu yeni bir kamu yönetimi anlayışıdır. Ben buna proje demokrasisi diyorum. Demokrasi sadece TBMM’de, siyasi partilerde de olmamalı. Demokrasi her yerde olmalı, yapılmalı. Başta üretim süreci olmak üzere her sürecin içinde demokrasi olabilmeli. Bu katılımcılık değil. Bu katılımcılığın çok ilerisinde olan bir aşama. Katılımcılıkta merkezi, yerel yöneticiler halkı dinlerler ama o dediklerini yapabilirler, yapmayabilirler. Katılımda halka görüşlerini sunma olanağı sağlanmalıdır. O görüşler geçerli görünebilir, görünmeyebilir. Ama bu model öyle değil. Ben bu modeli katılım değil ortaklaşım diye adlandırıyorum.” .
|